7 Aralık 2010 Salı

Minik arkadaşlarına merhaba




Adını Yeşil (dişi, daha irice olan) ve Kahve (erkek, daha minikçe olan) koydun. Sammy'nin Maceralarını izledikten sonra ben de bunlaydan istiyolum deyince, biri dişi, biri erkek iki miniksu kaplumbağamız oldu. Rahmetli sincapım fıstıkımdan sonra ilk beslediğim canlı hayvan bunlar olacak.

Sorumluluğu sana ait. Mamalarını sen veriyorsun ve onları ilk eline aldığında yavyummmmm deyişin muhteşem idi. Dilerim uzun seneler yuvamıza eşlik ederler.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Siz bu çocuğa ne yapıyorsunuz?



Bu akşam seni yuvadan almak üzere kapıyı çaldım. Öğretmenin açtı kapıyı. Yüzüme bakarak "siz ne yapıyorsunuz bu çocuğa?" dedi. Kalakaldım, kötü bir şey oldu sandım. Hayırdır dedim. Sizi o kadar o kadar çok seviyorki ve iletişiminiz o kadar müthişki çok hissediliyor bu dışarıdan dedi. Yüzümde gülümseme belirdi. Bir de siz ne iş yapıyorsunuz yahu diye sordu. Habire atölye falan testere uzay gemileri bişiler anlatıp duruyor dedi. Hehe diyerek anlattım olayı. Kasım ayında Uzay ve Gökyüzü konularınız varmış. Eeeeee bu durumda ne düşüyor ana-oğula. Teleskopumuzu alıp minik arkadaşlarına gösterip onlara uzayı ve gökyüzünü anlatmak.

Sevinçliyim ki... Bakalım neler anlatacaksın? Annem yanımda diye utanma ama tamam mı? :P

29 Ekim 2010 Cuma

4,5 yaşındaki kuzunun Uzay Gemisi

2,5 yaşından beri benimle ayna yapıyorsun, gök cisimlerini gözlemleyip bol bol onları çiziyorsun. Hep düşündüğüm şeydir acaba ileride bunlar gelişimine nasıl yansıyacak diye. Zira Ay dede hakkında fare kemirmiş peynir veya ısırılmış kurabiye gibi hayallerin yok. Ay'ı gözlemlerken göktaşı gelmiş bam olmuş, kıyatey oluşmuş diyorsun.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Minik kuzumun minik ameliyatı

Adı üstünde işte. Minik de olsa genel anestezi içeren bir ameliyat. Hayırlısı ile oldu bitti nihayet. Zaten ben ve baban senden daha endişeli idik, sana belli etmesek de. Fotoğraf çektik, kakara kikiri yaptık ki korkma diye. Ama maşallahın vardı, çok uslu bir çocuk idin. Ameliyathaneye girmeden evel sana çilekli şurup içirdiler. O yüzden ameliyathaneye girmeden evel zaten gözler sende kaymış idi :) Ama o bakışlarla seni ameliyathaneye bırakmak... İşte o ana kendimi kasmam sonucu halı hazırda devam eden bir bel kasılmasına yol açtı. Sen iyi ol da, Allah kimseye dermansız dert vermesin. Seni en çok rahatsız eden şey serum için koluna takılan iğne idi. O da çıkınca senden mutlusu yoktu. Öğle yemeğini yeyip, ilk çişini yapıp, pasta peşinde koşmaya başlayınca doktor amcamız öğleden sonra taburcu etti bizi. E artık iyi işemeler oğlusum. Çıkarken bize yaptığın maymun taklidi ise günün en keyifli anı idi. Seni çok seviyoruz kuzum....

Operasyonu gerçekleştiren Prof. Dr. Nüvit Sarımurat amcamıza, hemşire ablalarımıza ve hastane görevlilerine sonsuz teşekkürler.


9 Ekim 2010 Cumartesi

Faruk dedem kumda uyuyor


Sabah erkenden yollara düştük. Önce sana abi yatağı aldık. Tepkin: "Vay beeeee bu harika yaaaaaa kikiki" oldu :) Akabinde hastaneye gittik. Minik operasyonun çarşamba günü gerçekleşecek hayırlısı ile. Sonra dedenin senesi için okunacak mevlid için anneanneye gittik. Anneanneye giderken şöyle dedin "Dedem kumda sadece uyuyor, biz de onu suluyoruz" Öyle işte....

Bu fotoğraf 4. yaş yıl sonu gösterinden...

7 Ekim 2010 Perşembe

Yatak ucundaki minik kuzu derki....

Dün gece minik bir ses ile uyandım. "Koyaaaap ben seni çok seviyomm" Minik minik ayak sesleri akabinde şu kelimeler geldi. "Yucaaaan ben seni de çok seviyom" Baba ile açtık gözlerimizi, yatak ucumuzda bekleyen minik bir kuzu. Alıverdik aramıza, bi kolunla beni, diğer kolunla babacığını sarmaladın, biz de seni seviyoruz kuzum dedik ve hep beraber mışıl uykulara daldık. :)

Sen nasıl 1 çocuksun bilmiyorum ben :)

Benim laptop bozuk olduğundan babanınkinden yazıyorum. Onda da güncel foto nerde bulamadım. Masa üstünde bu fotoğrafın varmış. Onu ekleyivereyim :)


2 Ekim 2010 Cumartesi

Kuzu ile Body Worlds gezisi

Bugün Ankara'dan misafirlerimiz var idi. Sabah erkenden yola koyulduk.

Önce hastanede rutin kontrollerimizi olduk ve yıllık grip aşımızı yaptırdık. Haftaya minik bir operayon geçirmen gerekiyor :( Önemli ve ciddi bir şey değil ama bayıltılman gerekecekmiş. Hazırlamamız lazım seni o zamana. Ama sen doğduğundan beri ne iğneden, ne de hastanelerden korkuyorsun, bu konuda hep çok uslu oldun. Yine öyle olacaksın biliyorum :)

Sonra İstanbul Modern Sanat'ın yoluna koyulduk ve akrabalarımızla buluştuk. Girmeden önce vüdumuzu tanıyacağız diye anlattık sana. İçerde sen yetiştik insanların tepkisinden daha az tepki verdin. Anne bak abinin pipisi varmış, anne bak abinin kolu kırılmış, kafası kırılmış, kalbi çıkmış gibi gibi gayet  normal tepkiler verdin. Zürafa ve at ise seni en çok şaşırtan şeyler oldu. Ceninleri es geçtin, onlar bebek işte dedin ve yürüdün :) Bense sergi sonrası robot olduğumuza kanaat getirdim :)



Velhasıl yorucu ve güzel bir gün idi, çok eğlendik :)

1 Ekim 2010 Cuma

Kuzu ile sinema keyfi

Evet ailecek çok seviyoruz ama son zamanlarda içimiz dışımız atölye olmuş idi. Bu yüzden bu akşam yemeğimizi yer yemez değişiklik yapıp sinemaya gittik ailecek. Kocaman mısırlarımızı aldık ve seyre koyulduk.

Çılgın Hırsız (Despicable Me) pek keyifli idi. Epeydir vizyonda, uzun zamandır da seyretmek istiyor idim, bu akşama kısmet oldu. Salonda bizden başka bir baba-oğul var idi. Başka da kimse yok idi. Yayıldık, evde seyreder gibi seyrettik keyifle.

Gru'yu nedense kendime benzettim. Belki de o çocukken kurduğu Ay'a gitme hayalleri yüzünden. Altuğ bu zamanları hatırlayacak mı acaba diye düşünüyorum. Geçenlerde bana 'Anne ne zaman astıyonot olcam ben' diye sormuş idi mesela. :P

Sen de pek keyif aldın hani :) Öyle işte....

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Onlar 'İNSAN' değil, onlar 'ÇOCUK'

Geçenlerde çizdin. Aramızda geçen konuşma şöyle;



Kuzu: Yucan baaaaaaak, faaliyet yaptım.
Gök Anne: Ah kuzummmmm ne güzel olmuş. Nedir bu çizdiklerin?
Kuzu: Güneş, deniz, yol
Gök Anne: Peki oradaki insanlar kim?
Kuzu: Onlay insan diiil, onlayyy çocukkkk. Sen bilmiyorsun!!!



20 Ağustos 2010 Cuma

Gebelik anıları 34-39 haftalar

34. HAFTA

ANNE ADAYI:
Nefes almakta epey zorlanır oldum. Hatta bazı an nefes alamıyorum bile diyebilirim. Bu hafta bahardan kalma bir hava vardı. Bahar aylarını çok severim, bana çok iyi geldi. Üzüntü kaynaklarımı öldürdüm ve gömdüm. Hatta yasını bile tuttum. Bir süre ortaya çıkmasalar iyi olur. Mutsuz olmak ve çevremdeki insanları da mutsuz etmek istemiyorum. Başta Koralp ve doktorum olmak üzere epey can sıktım. Bu hafta sonu diyetisyen ve canım doktorcuğumda idik. Toplamda 8,5 kilo aldım. Bu ay 1 kilo alma hakkım daha var. Herşey yolunda. Canım doktorcuğum da Altuğ’un 2,160 gr olduğunu söyledi. Koca göbüşkolu minik bir oğlum var. Artık kontroller sıklaşacak. Doğuma az kaldı.

BABA ADAYI:
Bu haftasonu havanın ısınmasını fırsat bilerek boğaz da biraz gezdik. Bişeyler yedik içtik. Nurcan çok mutu oldu. Dolayısı ile ben de mutlu oldum. Bu hafta çok güzel bir hafta idi. Oğlum eşim ve ben. İkimiz de bu hafta oldukça mutlu günler geçirdik. Ufaklık da mutluydu sanırım. Habire annesinin karnında oyunlar oynadı. Hafta sonu oğlumuzla buluştuk. Boyumuz biraz kısa ama sağlığımız yerinde. Göbeğimiz ise ilerde gidiyor. Umarım kalan haftalar da bu hafta gibi güzel geçer. Nurcan artık daha çabuk yoruluyor. Diyetisyeni Nurcan’a çok güzel kelimeler söyledi. Doğum sonrası diyet programını bile planladılar. Nurcan mutlu ben mutlu ve tabi ki oğlum da mutlu. Sanırım ...

10 Ağustos 2010 Salı

İlk fabrika gezin

24 Temmuz 2010 cumartesi günü Aylin ablamızın daveti ile Algida'nın Çorlu'daki fabrikasını gezmeye gittik. Huysuzluğun yine had safhada idi. O dereceki bir fotoğrafını dahi çekemedim. Bööö sana. :P

23 Temmuz 2010 Cuma

Gebelik anıları 28-33 haftalar

28. HAFTA

ANNE ADAYI:
Altuğ Kağan’ın odası ufak ayrıntılar dışında artık hazır. Öyle mutluyum ki. Bende ilk haftalarda olduğu gibi yine aşırı bir yorgunluk ve uyku halleri başladı. Sanki bütün dünyayı sırtımda taşımışım gibi hissediyorum. Sabahları uyanmakta güçlük çekiyorum. Her tarafım ağrıyor. Altuğ ise gündüzleri uyuyor geceleri durmadan tekmeliyor. Hiç ama hiç durmuyor. Serserim ben konuşunca bana cevap veriyor sanki. Sanırım hala yan duruyor. Geceleri çok ilginç rüyalar görmeye başladım.

BABA ADAYI:
Odası genel olarak bitti. Açıkçası hiç bir ev işinde bu kadar özenerek ve mutlu bir şekilde yapmamıştım. Evlat kavramı bu olsa gerek. Onun için daha neleri mutlu bir şekilde yapacağız bilemiyorum. Ev işi denilince beli veya sırtı ağrıyan Nurcan bile odanın boyasında ve diğer işlerde o kadar çok çalıştıki şaşırılmayacak gibi değildi. Bunun dışında Nurcan bu hafta daha mutlu idi. Sinirleri gergin değildi. Dolayısı ile ben de mutluydum...

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Gebelik anıları 22-27 haftalar

22. HAFTA

ANNE ADAYI:
Bebeğime Bach ve Brahms’ın klasik müzik kasetlerini aldık. Her gün dinleyeceğiz artık. Hareketlerini artık babası da ben de hissediyorum. Doktorcuğumda kontroldeyiz yine. 25 cm 500 gr olmuş miniğimiz beyimiz. Bacak bacak üste keyif çatarken poz verdi bugün beyimiz bize. O iyiymiş ama ben epey kilo almışım. Bu nedenle yediklerimi dengelemem için diyetisyene gitmeye başladım. Sanırım metabolizmam iyi çalışmıyormuş. Bebeğime bir şey olmasından korkuyorum.

BABA ADAYI:
Hafta sonu bebekler için klasik müzik kasetleri aldık. Hiç beklediğim gibi değil. Trafikte dinlerken stresi yok ediyor etmesine de bir gün uyuyabilirim direksiyon başında :) Oğlum bu tınıları duyuyorsa dünyayı nasıl tasvir ediyordur acaba. Bu arada beyimiz ultrasonda göründüğü kadarı ile keyfi yerinde idi. Atmış bacak bacak üstüne annesinden kahve isteyip keyif yapacak, fıstığım benim. Diyetisyene de başladık hafta sonu. Bakalım diyetisyen işe yarayacak mı?

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Hep toprağa basasın


Gittik, gezdik, tozduk, yedik, içtik geldik kuzucum. Sen köyü çok seviyorsun. Biz de çok seviyoruz ve bir gün bir köyde yaşayacağız :)

Çok ama çok eğlendin. İçeriye hiç girmedin. Kendi kendine gezdin oynadın doğa ana ile beraber.

Babanı çok ama çok özledin. Kapıda duran bir arabayı görünce "yuucan koyap geldi" deyip koşa koşa kapıyı açmaya gittin. Baban olmadığını görünce yüzündeki oluşan ifade yüreğimi yaktı. Siz hiç ayrılmayın emi.

Teşekkür ederim oğlusum. Seni çok seviyorum.

Bu da minik bir video Çerçen Köyü - Safranbolu maceramızdan.

6 Temmuz 2010 Salı

Bu çeşmeden bir zamanlar gürül gürül su çağlardı oğlum



Bu çeşmeden bir zamanlar gürül gürül su çağlardı oğlum diye anlatıyorum sana bu fotoğrafta. Sen de dinliyorsun ciddi ciddi. Kaynağı dağ olan suyu köylerde evlere bağlayıp bir de üzerine su faturası kesmeye başlayalı beri akmıyormuş artık o "SU". Yaz kış yaşayan 3-5 kapı ya var ya yok şimdilerde. İyi mi etmişler bilemedim??? Oysa o çeşme başında az yıkanmadık biz, sıra bekleyip testi ile az su doldurmadık biz.

Bir köyde akmayan bir çeşme varsa? Ya birinin yolu bu köye düşerse? Çalacak bir kapı ya yoksa? Bir yudum su isterse?

Burası haft başı oğlum. Biz öyle derdik. Annenin lise dahil yazları çocukluğun geçtiği, annenin annesinin, annenin annesinin annesinin köyü, Çerçen Köyü. Safranbolu Karabük.

Diğer maceralarımızı sonra yazacağım tabi. Şimdilik sevgiler bizden, selamlar tüm sevdiklerimize...

1 Temmuz 2010 Perşembe

Teşekkür ederim anne yarısı öğretmenim

Berna öğretmenim, ben işte iken bebeme analık yaptığın için sana çooook teşekkür ederim. Dünya hali bu yollarımız tekrar kesişir kesişmez, burdan sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.



Berna Tütüncü ve Eda Tütüncü öğretmenlerimiz yolunuz aydınlık olsun emi. Sizin gibi evlatlarımızı emanet edebileceğimiz değerli evlatları yetiştiren anneciğinizin, babacığınızın da ellerinden öperiz. İyiki vardınız, iyiki varsınız, inşallah yine olacaksınız :) Sizi çok seviyoruz.

Altuğ Kağan, Nurcan, Koralp Gök Ailesi :)

Gebelik anıları 16-21 haftalar



16. HAFTA

ANNE ADAYI:
Doktorcuğuma geldik bugün yine. Cinsiyeti kesinleşti bebişimin. Erkek olacakmış. Artık alışveriş yapabilirim. Yine çok hareketli idi. Kesin sporcu olacak benim oğlum. 14,5 cm boyunda 160 gr ağırlığında imiş. El parmaklarını saydık. Kafatasını gördük. Midesini gördük. Kordonunu gördük. Çok güzeldi. Doktorum her şeyin normal ve yolunda olduğunu, benim ve bebeğimin iyi olduğunu söyledi. Bunları duymak beni çok mutlu ediyor.

BABA ADAYI:
Ben bu hafta doktora gidemedim. Ama oğlum bu sefer pipisini göstermiş herkese. Kocaman adam olmuş yaa. 160 gram ağırlığa ulaşmış. Doğanın bir mucizesini bilmemize rağmen, bu şekilde olayları yaşamak insanı bir kez daha hayret içinde bırakıyor. Birkaç hafta önce minnacık bir hücre topluluğu idi bu yaa. Şimdi insana benzeyen 160 gram lık bir tosun olmuş. Bu mutluluğumuz umarım her daim kalıcı olur.

27 Haziran 2010 Pazar

Gebelik anıları 10-15 haftalar


10. HAFTA

ANNE ADAYI:
İlk dönem sonunda uykuların azalır diyorlar. Umarım öyle olur. Sıkıldım uyumaktan. Bu arada ne kadar agresif bir tip olmuşum böyle. İşyerinde de herkese bağırıp duruyorum. Bu ben miyim gerçekten?

BABA ADAYI:
Herşey yolunda görünüyor. Aşkım hep uyumaya devam ediyor... Bir de balık yeme alışkanlığımızı artırsak! Bebiş iyi sanırım! Büyü yavrum. Akıllı uslu olacak benim yavrum...

25 Haziran 2010 Cuma

1. yaş günü






Ne kadar eskilere gittim de neleri bulup çıkarıyorum bak, ama dur diyeceğim buna. Yoksa felakate kalabalık olacak burası. Daha yolumuz pek uzun :)

Hafta hafta gebelik duyguları 4-9 Haftalar

Tabi o zamanlar blog falan bilmiyorum ben. Pek Sevgili jinekoloğum hafta hafta günlük tut demiş idi bana. Ben de word de tutumuş idim. Tamamı yok ama olanı paylaşayım. Seninle henüz yek vücut ikene hem benim, hem babanın duygularını içeren anılar. Buraya geçireyim kaybolmasın dedim.

4. HAFTA

ANNE ADAYI:
Yaşasın adetim gecikti. Ama 1 ay önce dişimi yaptırdığım için antibiyotik kullanmıştım acaba ondan mı yoksa bebişim mi olacak. Ablam ısrar etti, test aldık. İnanmıyorum bebeğim olacak, anne olacağım. Anneme ablama eşime yanımda kim varsa sarılıp ağladım. Çok mutluluk verici bir duygu bu.

BABA ADAYI:
Bugün çok değişik bir duygu ile tanıştım. Baba oluyorum. Ama bu durumu nasıl söylemek lazım annemlere. Neyseki söyledim. Herkes çok sevindi. Ağlayan ağlayana.

24 Haziran 2010 Perşembe

Altuka ile kek yapmanın keyfi

23 Haziran 2010 Çarşamba

Keyifli kelimeler

Helikoptere 'elesbokter' diyorsun
Teleskopa 'helespok' diyorsun
Portakala 'porkatam' diyorsun
Spiderman'e sıpaymıdın diyorsun
Nurcan'a 'yucan' diyorsun
Koralp'e 'koyap' diyorsun :))
En güzeli de hani insan karşındakine bir şey onaylatmak için 'değil mi?' der ya sen bunu 'me' olarak kullanıyorsun, mesela: Anne ben abi oldum meeeee? :)

Dur şimdi bunlar geldi şimdilik aklıma, daha yazacağım buraya :P kuzuuuum oyyy yirim yirim ben seni

En sevdiklerin

En sevdiğin süper kahraman: Spiderman
En sevdiğin fimler: Cars, Wall-e, şimdilerde AstroBoy
En sevdiğin çizgi film kahramanları: Ben10, Bakugan
En sevdiğin hobilerin: Babanla marangozluk yapmak, annenle ayna yontmak, yıldızlara bakmak, su ile oynamak
En sevdiğin eşyaların: Mö (Sevill ablamızın aldığı ineğimiz), Biber (Aynur Tuna teyzemizin aldığı tavşan)

Geçmişe dair bir özet


Sana gebe kaldığımda 30 yaşında idim.
12 Nisan 2006 çarşamba günü İstanbul Okmeydanı Memorial Hastanesi'nde saat 14.12'de epidural anestezi ile yerküreye 'Merhaba' dedin.
Doğum doktorumuz Altuğ Semiz (ismin ordan geliyor :P, Kağan adını da baban istemişti) idi.
Pediatri doktorumuz Hülya Caner (halen de öyle)
3,620 kg, 51 cm olarak doğdun.
Doğumundan sonra fiziki ve ruhi olarak her şeyimi değiştirdin :P Hani en son 42 beden olan bir insan 34 bedene kadar düştü öyle söyleyeyim :)

22 Haziran 2010 Salı

Gök Kuzuya blog yaptım gitti

Oğlusu burası senle yaşadıklarımız, paylaştıklarımızın yeri olsun mu? Oldu valla. Hadi bakalım. Epeydir aklımda idi de şimdi yaptım işte. Geç bile kaldım ya neyse. Seni seviyorum kuzum benimmmmmm. Sonra düzenlemeleri yaparım.